KIYAMETİ YAŞIYORUZ ADETA

Rüya gibi günlerden geçiyoruz fakat bu uyanmak istemedigimiz bir rüya değil!!! Koyu bir kâbus gördüğümüz ve bu kâbustan bir an önce uyanmak dileğimiz...


"Oh be rüyaymış" demek ne güzel olurdu. Hani uyanırsınız büyük bir korkuyla ve içinde bulunduğunuz kötü durumun rüya olduğunu anladığınızda o rahatlama anı vardır. Bir mucize olsa keşke ve hepimiz; tüm ülkemiz "şükür rüyaymış" diyebilsek...

Son günlerde her anlamda biz insanlar sağlı sollu darbeler alıyoruz. Sınanıyoruz aslında; insanlık sınavı veriyoruz. Cennet ülkemiz ateşler içinde. Ağaçlar, hayvanlar diri diri yandı...Yanan evler, çaresiz insanlar... Bir kıyamet bu ve mahşeri yaşıyoruz adeta. Adalet, hak, hukuk, ülkemize yapılan düşmanlıklar, kirli oyunlar...Yıllardır zaten bunlarla mücadele ediyoruz ülke olarak fakat bu kadar ağırı hiç olmamıştı sanki...


Alevlerin adeta koşarak lavlarıyla kuşattığı doğanın, hayvanların çığlıkları hatta ağaçların bile feryatlarını duyduk. Ve bir de bu çığlıklara karışan; eli kolu bağlı yanan malına, hayvanına bakan yurdum insanının sessiz çığlıkları...

Bir insan olarak sadece dehşet, korku, kaygı ve derin bir üzüntü içindeyim. Sevinecek sabahlara uyanamamak, günü hangi felaketle tamamlayacağımızı bilememek...Kocaman bir boşluğun içinde debeleniyoruz. İnsanların kötülüklerini şaşkınlıkla izliyorum. Sahi nasıl bu kadar kötü olunabiliniyor? O ateşi nasıl yakıyorlar, o canlara hangi duyguyla kıyıyorlar? Yıllardır bu soruları sorduk durduk...


Kötülük hiç bitmedi. Renk, durum, mekan, zaman değiştirdi sadece.. Ve maalesef biliyoruz ki bu ne ilk ne de son olacak...
Kahrımızı daha çok arttıran ise kötülerin ortasında kalmış iyi insanların çaresizliği... Birileri gözünü kırpmadan günahsız hayvanları, evleri ateşe veriyor, öte yanda tertemiz Anadolu insanı, Anadolu annesi "ben ineğimi bırakmam ben onu beklerim" diye gözyaşı döküyor.


Kötülerin bir dirhem kalbi titremezken diğer tarafta başka bir insan alevlerin ortasındaki köpeği kucağında taşıyor, bir asker canı pahasına yanan eve girip Türk bayrağımızı 

kurtarıyor. İnsan kim o halde? Biz kime insan diyoruz? Yoo insan olmak o kadar kolay değil... Onlar cani ve şeytan!!! Caniler, şeytanlar ve insanlar bir arada yaşıyoruz. 

"Benim tuzum kuru" deyip oturamayız. Ülkemin bir tarafı cayır cayır yanarken, oralarda bir sürü insan ağlarken biz burda gülemeyiz. Yaşam devam ediyor evet doğru ama öylesine devam ediyor. Ülke bir bütündür. Bir yerde huzursuzluk, gözyaşı varken öbür yanda çalgı çengi olamaz; vicdanımız ve ülke sevgimiz varsa tabii. Devletin sorumlularından başlayarak tüm vatandaşlarımıza kadar bu cehennemden kurtulmak adına el birliğiyle varımızı yoğumuzu ortaya koymalıyız. Zaman birlik olma vakti... Allah sonumuzu hayır eylesin!!!

          

Bir diğer kanayan yaramız da günlerdir ardarda gelen kadın katliamları!!!  Bu cinayetler, bu zulümler de yeni değil...Yıllardır kadınlar hunharca katlediliyor. Buna yönelik sayfalar 

dolusu yazılar yazıldı, eylemler yapıldı. Sonuç sıfır... Aksine her gün bir vahşete bir yenisi daha ekleniyor. Zihniyet aynı oldukça bu alanda da çığlıklarımız, isyanımız sonuçsuz kalacak ve kalıyor da... Ne yazabilirim bilmiyorum ki... Bir kadın olarak da sonsuz endişeli ve öfkeliyim... 

Kadına karşı şiddet ve kadın cinayetlerinin artık daha daha ciddi boyutlarda ele alınması gerekir. Katillere verilen cezalar daha ağır olmalı. Bu caniler ne kadar ağır şekilde cezalandırılırsa kadınların korkusu da o oranda azalacaktır. 

Bunun yanında özellikle TV dizileri ve sosyal medyada da kadına karşı şiddet ve cinsel istismar bu kadar yaygın olarak işlenmemeli diye düşünüyorum... Medya büyük bir güç. Gerek yazılı, gerek görsel medyada bu durum insanların gözünde normalleştirilmemeli. 
Bu nedenle TV kanallarında bu tür görüntülerin daha az gösterilmesi kanaatimce daha iyi olacaktır. Tüm diziler, filmler, reklamlar doğru mesajlar vermeli. Özellikle senaristler kadını aciz göstermekten ziyade yücelten projelere imza 

atmalılar.