Gönül Dağı’nın Meryem’i Sevilay Gültekin, Meryem karakterini anlattı!
Ekrana geldiği ilk bölümden itibaren izleyicilerin büyük beğenisini toplayan ve reytinglerini her hafta artırarak haftanın en çok izlenen dizisi olan Gönül Dağı, usta oyuncu kadrosunun yanında genç yetenekleriyle de dikkat çekiyor. İşte bu genç ve güzel yıldızlardan biri de Sevilay Gültekin… O, gözleri görmeyen, altın kalpli Meryem rolüyle izleyicilerin ilgi odağı oluyor. Gedelli’nin dürüst ve samimi delikanlılarından ‘Kellerin Rıfat’a aşık olan ve engellerle amansız bir şekilde mücadele eden Meryem’le diziyi ve özel hayatıyla ilgili bilinmeyenleri konuştuk.
–Gönül Dağı dizisinden teklif geldiğinde neler hissettiniz? Daha önce izlediğiniz bir dizi miydi?
– Dizi görüşmesi gelmeden yaklaşık 3 hafta önce bir ofiste işe başlamıştım. Oyunculukla ilgili görüşmelere gidiyordum fakat bir yandan da sosyal ve ekonomik hayatımı devam ettirmem gerekiyordu. Diziden teklif geldiğinde tümüyle bu role odaklandım. Kaliteli ve izleyicilerin çok sevdiği bir dizi olduğunu biliyordum. Çok heyecanlandım ve mutlu oldum. Meryem karakterini canlandırırken elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.
-Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Neden sanat dünyasını seçtiniz? Ailenizde sanatçı var mı?
– 1997 yılında İstanbul Üsküdar’da doğdum. Lise dönemlerinde hobi amaçlı fotomodellik yapmaya başladım fakat bu durum zamanla meslek haline döndü. Sonrasında oyunculuk eğitimleri aldım kendimi geliştirmek için çalıştım. Hayatım boyunca tecrübe edindiğim birçok iş alanı oldu fakat kendimi en iyi ifade edebildiğim işin oyunculuk olduğuna inanıyorum. Ailemde sanat dünyasından kimse yok fakat her zaman desteklerini inançlarını eksik etmediler bunun için onlara teşekkür ediyorum.
-Gönül Dağı, ekrana geldiği ilk günden bu yana izleyicinin ilgisini çeken ve çok iyi reyting alan bir dizi. Siz bu başarıyı neye bağlıyorsunuz?
– Gönül Dağı, bence her insanın kendinden bir parça bulabileceği, çok samimi ve gerçek bir iş. Aşkın da, aile ilişkilerinin de, dostluğun da hem acı hem tatlı yanlarını görebileceğimiz ve tüm duyguların tıpkı gerçek hayatımızdaki gibi hakiki olduğu bir ayna izlenimi veriyor bana… Bu doğallık devam ettiği sürece de insanların gönüllerinde iz bırakmaya devam edeceğine inanıyorum.
-Gönül Dağı’nda gözleri görmeyen Meryem karakterini canlandırıyorsunuz. Meryem, tüm dünyası karanlık olmasına rağmen hayatı hep iyi ve güzel yanlarıyla gören, küçücük bir şeyden bile mutlu olan genç kız. Onu bir de sizden dinlesek.
– Meryem çok masum, hayata sıkıca sarılan bir kız. Gözlerinin görmemesi ona asla bir engel değil çünkü o başta kalbi ve tüm duyularıyla zaten görebiliyor. Hayatta başımıza her şey gelebilir. Bu gücü kendi içimizde bulup dimdik durduğumuz sürece o karanlığı gün ışığına çevirmek çok da güç olmayacaktır. İşte bu yüzden Meryem çok güçlü ve inancıyla mutlu olmayı her zaman başarıyor.
-Meryem ve Çaycı Rıfat’ın yolları kesişiyor dizide ve her ikisi için de hayat eskisi gibi olmuyor. İki genç birbirinden hoşlanıyor ve seviyorlar birbirlerini. Ancak Rıfat’ın her şeye muhalefet olan annesi bu arkadaşlığa şiddetle karşı çıkıyor ancak sonunda o da pes ediyor ve Meryem’le Rıfat’ın sözü kesiliyor. Peki sizce bu aşkın sonu var mı?
-Meryem ve Rıfat, bir yapbozun iki parçası gibi geliyor bana. İkisi de ait olmadıkları yerde sırıtıyorlar ama yanyana gelince ortaya çok güzel bir uyum çıkıyor. İkisi de hayatları boyunca saf sevgiye hasret kalmış, içten içe yalnızlık çekmiş. Meryem’in yanında arkadaşı olarak gördüğü, dertleştiği hayvanları ve babası var. Rıfat da oynattığı Hacivat Karagöz tasvirlerinde kendi benliğinden bir şeyler bulmuş birisi. Annesi Rıfat adına endişeleniyor, haklı yanları da var kendince ama Meryem’i tanıdıkça gözünün arkada kalmayacağına ve her zaman mutlu olacaklarına inanıyorum.
-Bir diziye sonradan katılmak zordur. Siz Gönül Dağı’nda böyle bir zorluk yaşadınız mı?
– Bir işe sıfırdan başlamakla sonradan dahil olmak tabii ki farklı şeylerdir ve zorluğu da vardır. En başından beri dahil olmak isterdim fakat şu an her şeye alıştım güzel bir ekibimiz var.
-Gözleri görmeyen, çiftçilik yapan bir genç kızı canlandırıyorsunuz. Rolünüze nasıl hazırlandınız?
– Görme engelli insanların günlük yaşamlarıyla ilgili birçok araştırma yaptım. Filmler izledim, makaleler okudum. Bunların hepsinin ötesinde ilk olarak bu durumu içselleştirdim. O duyguyu tatmak adına gözlerimi bağlayıp elimde bastonla yürüdüm ve o karanlığı hissetmek benim için çok başka bir duygu oldu. Her ne kadar bir karakteri canlandırıyor olsam da bazı insanlar benim gerçekten kör olduğuma inanmış durumdalar. Bu da beni hem şaşırtıyor, hem de bu duyguyu verebildiğim için mutlu oluyorum…
-Eskişehir Sivrihisar’daki çekimler nasıl gidiyor? Rol arkadaşlarınızdan daha önce bir projede yer aldığınız sanatçılar var mı?
– Şu an Aralık ayındayız ve soğuk gerçekten burada kendini çok hissettiriyor. Çekimler bu yüzden zorlu geçebiliyor fakat biz elimizden geldiğince ortamı ısıtıp neşeli bir hale getirmeye çalışıyoruz. Ali Düşenkalkar ve Hazal Çağlar ile menajerlerimiz ortak bu yüzden gelmeden önce onların burada olduğunu biliyordum güzel bir tesadüf oldu.
-Sevilay Gültekin’in sanat hayatıyla ilgili hayalleri nelerdir? Kendinizi önümüzdeki yıllarda nerelerde görmek istersiniz?
– Hayatım boyunca her zaman başarılı ve kariyer sahibi bir insan olmanın hayalini kurdum. Ve eğer bir iş yapıyorsam bu her zaman en iyisi olmalıydı benim gözümde. İleriki yıllarda da yeteneğim, başarım ve şansımla gelebileceğim en uç noktaya gelmeyi çok isterim.
-Sinema, dizi, tiyatro. Bu sanat dallarından hangisi size daha çok çekici geliyor…
-Mesleki devamlılık açısından dizinin uygun olduğunu düşünüyorum fakat kalbimde her zaman sinemada çok güzel karakterler canlandırmak geçiyor. Tek bir kalıba girmenin bana göre olduğunu sanmıyorum. Bir gün aksiyon filminde uluslararası bir ajanı da canlandırmak isterim sonrasında bir üniversiteli kızı da…
–Boş zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Hobileriniz var mıdır?
-Yeni film ve müzikler keşfetmeyi seviyorum. Zamanım olduğu sürece yeni yerler görüp orada fotoğraf çekimleri yapmak beni mutlu ediyor.