TİYARTOMİG DERGİ RÖPORTAJI
- Merhaba, bugün Tiyartomig topluluğu ile birlikteyiz. Öncelikle ekibin kurucu yöneticisi ve yönetmeni olan Mustafa Kaygusuz'u tanıyalım istiyoruz. Merhaba Mustafa Bey, bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Mustafa Kaygusuz: Merhaba, elbette. Öncelikle teşekkür ederiz bu ince davetiniz için... Ben Mustafa Kaygusuz, 23 yaşındayım. Lisans eğitimim Beykent Üniversitesi oyunculuk bölümü ile başladı fakat buradaki bir senelik deneyimimden sonra Makedonya'nın Skopje şehrine taşındım ve burada da University for Audiovisual Arts - Parisian European Film Academy Oyunculuk Bölümü’nde eğitim aldım. Aslında Rus edebiyatına olan ilgim de burada başladı ve yurt dışında birçok oyunda sahne alma fırsatım oldu...
- Peki bundan sonraki süreç sizin için nasıl ilerledi? Başka bir ülkenin tiyatro kültürüyle eğitim aldıktan sonra Türkiye'ye geri dönmek bocalamanıza sebep oldu mu?
Mustafa Kaygusuz: Hayır, aksine beni daha da geliştirdi. Bu iki farklı kültürü zihnimde harmanladım. Makedonya'da üzerinde çalıştığım klasik karakterler de fikirlerimin şekillenmesine katkı sağladı. Gelir gelmez Asmalı Sahne'de çalışmaya başladım. 1,5 sene boyunca işin mutfağını yakinen gözlemledim ve artık piştiğimin farkına vardığımda eyleme geçmek için hazır olduğumu hissettim. Tiyartomig'i 2018 senesinde ekibimle birlikte kurdum ve o zamandan bu yana Tiyartomig her geçen gün üzerine koyarak devam etti. Umuyoruz ki bunu yapmaya da devam edecek.
- Peki Tiyartomig'den de biraz bahseder misiniz bize?
Mustafa Kaygusuz: Tiyartomig yalnızca bir tiyatro topluluğu değil aslında. Üzerinde çalıştığımız ve bir Sosyal Yardımlaşma Projesi olan Seyyart, bünyesinde barındırdığı eğitim atölyeleri, sanatın her alanını insanlara sunan sosyal medya içerikleri ile oldukça kapsamlı bir oluşum. Az evvel de bahsettiğim gibi biz 2018 senesinde kurulmuş bir tiyatro topluluğuyuz. Kendi içimizde bir aile oluşturduk ve yolumuza bir bütün olarak devam ediyoruz. Çok genç bir ekibiz ve gayemiz bu ekibi dinamik ve sürekli tutmak.
İlerleme açısından da her sene bir oyun çıkarma hedefimiz var. 2018 yılında Bir Delinin Hatıra Defteri’ni, 2019 yılında Beyaz Geceler’i sahneledik. Aslında 2020 yılında da bir oyun çıkarmak istedik fakat ne yazık ki pandemi bu süreçte bizi de olumsuz etkiledi ve planımızı ertelemek zorunda kaldık. Bizim asıl amacımız 3+3+3. Yani 3 Rus, 3 Fransız ve 3 İngiliz edebiyatı. Hep klasik edebiyattan ilerlemeyi planlıyoruz. Hedef aldığımız dönemin gerçekliği bizi kendine çekiyor ve bizim işimiz gerçek ve sanatsal olanla.
- Peki şu an üzerine çalıştığınız ya da gösterimde olan bir oyununuz var mı?
Gizem Çoban: Evet. "Ayı" oyunumuzun prömiyeri 1 Ağustos’ta gerçekleşecek ve sene boyunca seyircilerin beğenisine sunulacak. Çok heyecanlıyız ve sahiden çok emek sarf ettik. Rus edebiyatının seçkin isimlerinden olan Anton Çehov’un kalemi elbette bize büyük fayda sağladı. Seyircilerimizin de beğeneceğini umuyoruz ve herkesi oyunumuza davet ediyoruz.
- Sözü siz almışken sizinle devam edelim öyleyse. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Gizem Çoban: Elbette... Ben Gizem Çoban, 23 yaşındayım ve Milas'ta doğdum. Sanat Tarihi’nden mezun olduktan sonra tiyatro eğitimim için İzmir'e taşındım. Burada Sahne Tozu Tiyatrosu ve Ayhan Işık Oyunculuk Okulu'nda eğitim aldım. Kısa süre evvel İstanbul'a taşındım ve burada da Sadri Alışık Kültür Merkezi'nde tiyatro eğitimime devam ediyorum.
- Tiyartomig ile nasıl tanıştınız peki ve neler yapıyorsunuz ekip içerisinde?
Gizem Çoban: Tiyartomig uzun süredir sosyal medya üzerinden beğenerek takip ettiğim bir topluluktu. Buradan ilanlarını gördüm ve görüşmeler sonucu ekibe dahil oldum. Şu an topluluğumuzun yöneticisiyim. Oyunumuzun ışık ve ses tasarımıyla ilgileniyorum. Belli günlerde Tiyartomig’in sosyal medya hesaplarında paylaşımlar yapıyoruz. Burada kitap alıntıları, analizleri ve şiirler seslendiriyorum. Kurucu yönetmenimiz Mustafa Kaygusuz biyografi seslendirmesi ve oyuncularımızdan Seval İnan da dizi ve film analizleri yapıyor. Tiyartomig sosyal medyada da oldukça aktif bir topluluk.
- Pekâlâ çok teşekkür ederiz. Şimdi de oyununuzun tabiri caizse Ayı'sını yani Smirnov'u tanıyalım öyleyse. Merhaba Kaan Bey. Kendinizden biraz bahseder misiniz bize?
Kaan Gür: Merhaba, elbette. Ben Kaan Gür. 20 yaşındayım. Aslında oyunculuk kavramı ilkokuldayken öğretmenimin "kim oynamak ister?" sorusuyla şekillendi benim için. Sonraki süreçte de ne istediğimi bilerek ilerledim. Ayla Algan Oyunculuk Atölyesi'nde eğitim aldım. Öğrenim ve kariyerime sahne sanatları dalında devam ediyorum. Profesyonel anlamda çalışmalarıma ilk olarak Tiyartomig ile başladım ve bu benim için tam anlamıyla bir dönüm noktası oldu...
- Tiyartomig ile nasıl tanıştınız peki ve bundan sonraki süreç sizin için nasıl ilerledi?
Kaan Gür: Ayı oyununun seçmeleri başlamıştı, ben de hemen bir audition gönderdim. Görüşmeler sonucunda ekibe dahil oldum. Ekibin son üyesiyim bu arada. Bundan sonraki süreç de benim için çok verimliydi ve her gün üzerine daha fazlasını koyarak ilerledim. Yönetmenimiz Mustafa Kaygusuz'un bu süreçte oldukça katkısı oldu bana. İçimdekini nasıl ortaya çıkaracağımı çok iyi biliyordu.
- Peki oynadığınız Smirnov karakteri için ne düşünüyorsunuz?
Kaan Gür: Bu karaktere bayılıyorum. Smirnov bana aşkı da öfkeyi de iliklerime kadar hissettiriyor. Kaba ve çekilmez biri olmasının yanında, içinde barındırdığı duygu yükü sahiden beni çok etkiliyor. Onunla kendimi yeniden keşfediyorum. Günlük hayatımda da adeta arkadaşım oldu. Bana eşlik ediyor ve zaman zaman bana öfkeleniyor. Eğitimim boyunca birçok karakteri canlandırma fırsatı buldum, fakat itiraf edeyim; Smirnov bütün bunların arasında en iyisi.
- O halde biz de sizler adına tekrar teşekkür edelim Mustafa Bey'e. Şimdi de oyununuzun Popova'sını tanıyalım istiyoruz. Berre Hanım bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Berre Koçak: Tabi ki... Ben Berre Koçak. 20 yaşındayım. İstanbul’da doğup büyüdüm. Tiyatroyla olan iletişimim de henüz lise çağlarımda başladı. Lise döneminde No Act Sahne ve Gösteri Sanatları Akademisi’nde eğitim aldım. Şu anda da lisans eğitimime Bahçeşehir Üniversitesi Oyunculuk ve Müzikal Tiyatro bölümünde devam ediyorum.
- Tiyartomig ile nasıl tanıştınız peki?
Berre Koçak: Tiyartomig'e dahil olma sürecim Beyaz Geceler oyunu ile başladı. Bir tiyatro sayfası aracılığı ile "Beyaz Geceler" oyuncu seçmelerini gördüm ve çok heyecanlandım. Bu hikâyeyi sahnede hayal etmek bana müthiş bir keyif vermişti. Ardından Nastenka karakteri için seçildiğimi öğrendim, böylelikle Tiyartomig sürecim başlamış oldu.
- Beyaz Geceler de Nastenka'yı oynadınız, Ayı oyunu için de Popova karakterini canlandırmaya hazırlanıyorsunuz. Sizce bu iki karakterde birbirine denk düşen yönler var mı? Sizin kendinize yakın hissettiğiniz bu iki karakter arasından hangisi daha çok sevdiniz?
Berre Koçak: Nastenka ve Popova; bu iki kadın, farklı dönemlerde yaşayan, farklı yaş gruplarında, farklı sosyal sınıflara ait ve çok farklı hayatlara sahip kadınlar. Fakat bu iki karakteri benim için ortada buluşturan nokta özgür olmaları. "Doğru" veya "yanlış" şeyler yapıyor olmalarına bakmaksızın; iki karakter de ne pahasına olursa olsun hislerinin ve tutkularının peşinden gidiyor ve ben bu özelliklerini çok seviyorum.
- Çok teşekkür ederiz. Pekâlâ şimdi de oyunun bütün yükünü taşıyan Luka'yı tanıyalım. Zira Popova hislerinin peşinden öylesine savrulurken bütün gerilimi ve dehşeti seyirciye olduğu gibi yansıtma görevini sevgili Luka üstleniyor. Smirnov'un sert itham ve darbelerine maruz kalarak bizim vicdan ve acıma duygumuzu da pekiştiriyor. Luka'dan bahsetmeden evvel sizi biraz tanıyalım istiyoruz...
Seval İnan: Teşekkür ederim. Ben Seval İnan. 20 yaşındayım, MSGSÜ Sanat Tarihi bölümü öğrencisiyim; uzun yıllardır uğraş verdiğim tiyatro alanına destek olması ve sanatsal alanda donanım sahibi olmama katkı sağlaması için seçtiğim bir bölüm. Tiyatroda faal olurken biraz geri planda kaldı açıkçası sanat tarihi ancak çok besleyici bir bölüm. Sadri Alışık Kültür Merkezi'nde sahne sanatları eğitimi aldım ve birçok oyunla sahneye çıkma fırsatı elde ettim. Şimdi de sanat tarihinin ön lisans kısmını tamamlayıp konservatuvar tiyatro bölümüne hazırlanmaya başlayacağım. Hayatımda tiyatronun başrolde olduğu, beslenmiş bir oyuncu olarak yol almayı planlıyorum.
- Tiyartomig ile nasıl tanıştınız peki?
Seval İnan: Bunun yanıtı oldukça keyifli benim için. Az önce Berre'nin bahsini ettiği "Beyaz Geceler" Nastenka seçmelerine ben de katıldım fakat seçilemedim. Sonrasında elbette işin peşini bırakmadım ve oyuna geldim. Nastenka’yı yani Berre'yi özellikle buruk bir hüzünle izledim fakat bu asla içinde kıskançlık barındıran bir duygu değildi. Aksine çok iyi hayat buluyordu Nastenka sahnede ve bu beni çok etkiledi. Oyun sonunda "Beyaz Geceler"in seyircilere ait olan anı defterine bir yazı yazdım ve yönetmenimiz Mustafa Kaygusuz ile iletişim kurma fırsatı buldum. Sonrasında da ekibe dahil oldum ve uzun süredir bu şahane oluşum içinde yer almaktan keyif duyuyorum.
- Pekâlâ şimdi gelelim cefakar Luka karakterine. Bu karakter sizin için ne ifade ediyor ve onun içinde kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Luka karakteri oldukça önemli ve yük taşıyan bir karakter...
Seval İnan: Aslında dediğiniz gibi Luka sahiden fedakâr bir karakter. En zor anında bile kendisi için değil hanımı Popova için endişeleniyor. Kendisi hakarete uğradığında ya da yaftaladığında değil; hanımı tehlikeye düştüğü vakit lal olan dili konuşmaya yeltenip cesaret bulabiliyor. Bunun yanında ne denli anaç yaklaşmaya çalışsa da aralarındaki statü farkı ve hizmet odağı, onun bazı konularda alan oluşturmasına engel oluyor. Verdiği öğütlerde ve attığı adımlarda sürekli temkinli olmak ve sınırını aşmamak zorunda. Luka karakteri benim gündelik hayatımda da var olan anaç karakterimi yansıtmama olanak sağladı aslında. Ve onu bu bağlamda kendime yakın hissettim. Bu benim profesyonel anlamda ilk sahnem ve iyi ki bana Luka eşlik ediyor.
- Sahiden oldukça canlı, dinamik enerji dolu bir ekipsiniz. İçinizde var ettiğiniz manevi çemberi biz de yakından hissettik. Gişesi bol nice oyunlar diliyoruz ve okuyucularımızı 1 Ağustos'ta Asmalı Sahne'de prömiyeri yapılacak "Ayı" oyununuza davet ediyoruz. Bize ve okuyucularımıza söylemek istediğiniz son bir şey var mı Mustafa Bey?
Mustafa Kaygusuz: Evet, son olarak bu süreçte bizden desteğini esirgemeyen Asmalı Sahne'ye, kostüm tasarımcımız Melis Hafızoğlu'na, fotoğrafçımız Cenk Şenoğlu'na, temsilcimiz Arzu Büyükuğur'a, sabırla oyunumuzu bekleyen takipçilerimize ve mahalle marangozumuza çok teşekkür ederiz. Zaman ve mekân el verdiği sürece sanatımızı icra etmeye devam edeceğiz. Üzerinde sahiden fazlaca emek sarf ettiğimiz oyunumuz "Ayı"yı seyircilerimizin de beğeneceğini umuyor ve herkesi oyunumuza davet ediyoruz. Sanatla kalın.