Yeşilçam’ın büyük kaybı Türker İnanoğlu Hayatını Kaybetti

SİNEMA 04.04.2024 - 22:29, Güncelleme: 04.04.2024 - 22:29 627+ kez okundu.
 

Yeşilçam’ın büyük kaybı Türker İnanoğlu Hayatını Kaybetti

Başına yediği tekme futbol hayatını bitirdi, dağın başına reflektör taşıyarak başladı, Okulu bırakıp Yeşilçam’ın efsanesi oldu Türker İnanoğlu hayatını kaybetti.
  Bugüne kadar 60’dan fazla filmin yönetmenliğini, sahibi olduğu Erler Film ile de yüzlerce unutulmaz filmin yapımcılığını üstlenen 'Bay Sinema' lakaplı Türker İnanoğlu tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, İnanoğlu'nun geçirdiği ani rahatsızlık sonucu hayatını kaybettiğini açıklayarak "Yakınlarına başsağlığı diliyorum. Sevenleri olarak acımız büyük." açıklamasını yaptı...   İnanoğlu'nun vefatının ardından ünlü isimler sosyal medya hesaplarından taziye mesajları yayınladı...   TÜRKAN ŞORAY: En yakın dostum, arkadaşım Türker İnanoğlu’nu kaybettik. Yokluğunu şimdiden hissetmeye başladım.. Sinema kariyerimi başlatan, hayatımda özel bir yeri olan, değerli setdaşımın kaybından dolayı çok ama çok üzgünüm.. Türk sinemasına kendini adamış, yaptığı katkılarla, verdiği emeklerle yapıtlarıyla ve filmleriyle sonsuza kadar yaşayacak unutulmayacak. Tüm sinema camiasının, hepimizin başı sağolsun.   ALİ SUNAL: Hoşçakal Türker abi. Küçük bir çocukken benimle arkadaşlık yaptığını, Zeynep ile oynayalım diye beni evden alıp kendi evinizde yatılı ağırlamanızı ve uyuyana kadar korktuğum için başımda bekleyip bana masal anlatmanı asla unutmayacağım… HÜLYA KOÇYİĞİT Ah Türker ah… Canım dostum, canım arkadaşım… Gerçek bir sinema emekçisini, Türker İnanoğlu’nu az önce kaybetmişiz… Çok derin bir üzüntü içindeyim. Güle güle ‘Bay Sinema’…. Türk sinemasının temel taşlarından, varlığıyla hep güven veren , huzur veren, mutluluk veren gerçek bir dosttun sen. Türk sineması; ömrünü sinemaya adamış, gece gündüz sadece sinema için yaşayan, sinemaya adeta oyuncu fabrikatörü olmuş önemli bir ismi kaybetti bugün…. Ah Türker, geride muhteşem bir dostluk bıraktın öncelikle benim için. Açtığın sinema salonları, ülkemize kazandırdığın video, kurduğun stüdyolar, Erler Film, Türvak, Tim Show Center, Karabük Üniversitesi Türker İnanoğlu İletişim Fakültesi ve daha nicesi… Ne kadar önemli izler bıraktın gönlünü bu sektöre vermiş insanlara… Türker İnanoğlu’na Allahtan rahmet, tüm sevenlerine sabır diliyorum. Biricik evlatları sevgili İlker ve sevgili Zeynep size sıkı sıkıya sarılıyorum. Türk sinemasının başı sağ olsun. EROL EVGİN Türk sinema ve televizyon dünyamızın duayeni, değerli dostum Türker İnanoğlu’nu kaybettik. Yapımcı, yönetmen, senarist olarak ömrünü sanata adamış Türker İnanoğlu’na Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine sabır ve başsağlığı dilerim. Mekanı cennet olsun. SETLERDE GEÇEN BİR ÖMÜR... Türker İnanoğlu, 1936 senesinde Safranbolu’da Nazmiye Hanım ile tıp doktoru Hakkı Nevin Bey’in ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Onu ikiz kardeşleri Sezer ile Berker izledi. İnanoğlu ailesi Sezer’i ne yazık ki üç aylıkken kaybettiler. Çocukluğu ve ilk gençliği İstanbul-Safranbolu arasında mekik dokuyarak geçiren İnanoğlu, Hürriyet Gazetesi'nden Zeynep Bilgehan'a tedavi gördüğü hastane odasında röportaj vermişti. İnanoğlu kendi hikâyesini şöyle anlatıyordu.  ““İkinci Dünya Savaşı yılları... Türkiye savaşa girmemişti ama savaşan ülkelerin kıyısındaydı. Öyle ki zaman zaman Alman uçakları semalarımızda uçar, İstanbul’u bombalar diye herkes endişelenirmiş. Özellikle de geceleri… Tüm İstanbul’da uçaklardan korunmak için karartma uygulanırmış. Babam tıp doktoruydu. İstanbul’da muayenehanesi vardı. Bizi güvende olmamız için Safranbolu’ya göndermiş. O hastalarını bırakamadığı için İstanbul’da kalmış. Biz bir süre Safranbolu’da kaldıktan sonra döndük; sahibi olduğumuz Kanlıca’daki yalımızda yaşamaya başladık. 88 yıllık ömrüm işte bu yalıda geçti.” İLK FAVORİ FİLMİ: RÜZGÂR GİBİ GEÇTİ En büyük merakı futbol ve sinema. Özellikle Amerikan filmlerini izlemeyi seviyor; Rüzgâr Gibi Geçti, İhtiras Tramvayı… Bu filmin ünlü yönetmeni Elia Kazan’la yıllar sonra sette karşılaşacaktı. Futbol hayatı 19 yaşında başına yediği bir tekmeyle son buluyor. Liseden sonra şimdi Marmara Üniversitesi olan Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisi Grafik Bölümü’ne giriyor. “Babam beni sık sık Taksim’e, İstiklal Caddesi’ndeki tiyatrolara, konserlere götürürdü. Gösterileri büyük bir zevkle izlerdim. Özellikle Ses Opereti, İstanbul Opereti binalarında sergilenen oyunlar bende unutulmaz izler bırakmıştır. Çocukluğumda da gençliğimde de güzel sanatların her dalına eğilimim vardı. Yükseköğrenim çağında en uygun seçim Tatbiki Güzel Sanatlar olacaktı”   SENE 1936 Annesi Nazmiye Hanım’ın kucağında ‘YOSMANIN KIZI’NA ASİSTAN OLUR Derken bir gün… Sene 1957… İnanoğlu üniversite ikinci sınıftayken telefon çalıyor. Arayan Kanlıca’daki komşu yalının sahibi Kadri Cenani Bey… Türker Bey’den dinleyelim: “Kadri Bey zaman zaman oturduğu yalıyı çekim için filmcilere tahsis ediyordu. Yine böyle bir ekiple randevusu vardı ama yetişemeyeceğini, benden kendileriyle ilgilenmemi rica etti. Gelenler Ozon Film’in sahibi Necil Ozon ve yönetmen Nişan Hançer’di. Bizim bahçede ağırladım. Laf lafı açarken bana bir teklifte bulundular; Nişan Hançer, Halk Film’in sahibi Fuat Rutkay’a ‘Yosmanın Kızı’ adıyla bir film çekiyormuş. Ona asistan olmak ister miydim? Aklım yatar gibi oldu…” SENE 1920’ler Babası tıp doktoru Hakkı Nevin Bey YEŞİLÇAM’A İLK ADIM İnanoğlu, ertesi pazartesi günü Halk Film’in meşhur Yeşilçam Sokak’taki ofisine gitti. Hemen o gün işe başladı. Filmin çekildiği Yakacık’ın Soğanlı Köyü’ne gittiler. İlk iş; dağın başına reflektör taşıma! Türker Bey devamını şöyle anlatıyor: “Reflektörleri oradan oraya taşıyıp durunca ‘Ulan asistanlık bu muymuş? Hamallığa mı geldim ben buraya?’ diye söylendim. Çok geçmedi sahne sırasını belirten klaketi de bana tutturmaya başladılar. Devamlılığı da bana yüklediler; sahneler değiştikçe bir önceki hareket nasıldı, kimin üstünde ne kıyafet vardı;  bunları not alıyordum. Sevmiştim bu işi… Film sette çekiliyordu ama kurgu masasında şekilleniyordu. Sinema ağır basınca okulu yolun yarısındayken bırakmak zorunda kaldım...”   SENE 1957 YUMURCAK, KARA MURAT, GIRGIRİYE… İnanoğlu hızla asistanlıktan yönetmen yardımcılığına, oradan da yönetmenliğe yükseldi… Yönettiği ilk film ‘Senden Ayrı Yaşayamam’ oldu. Yeşilçam’da çeşitli yapımcılara on film çektikten sonra 1960’ta kendi şirketini kurdu: Erler Film. İlk filmi gençliğinde sevdiği Amerikan filmlerinden uyarlama ‘İçimizden Biri’ oldu. Oyuncuları Orhan Boran ve Turan Seyfioğlu’ydu. Onu Kalp Yarası ve Hancı izledi. ‘Hancı’, gişede büyük sükse yaptı, şöhreti yurtdışına taştı. İnanoğlu daha sonra Ayhan Işık, Göksel Arsoy, Filiz Akın, Muhterem Nur, Fatma Girik gibi dönemin en parlak yıldızlarını bünyesine kattı. O günlerden bugüne 200’ün üzerinde siyah-beyaz ve renkli film çekti. Bunların arasında Yumurcak Serisi, Bitirim Kardeşler, Kara Murat serisi, Gırgıriye gibi Türk sinemasının en unutulmaz eserleri var.     SENE 1970’ler Kara Murat serisi Cüneyt Arkın ve Hale Soygazi KES, YAPIŞTIR EKLE, ÇIKAR Sinemanın en çok nesini sevdi? Şöyle yanıtlıyor: “Her şeyden önce yoktan var ettiğin bir sanat eserini gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşatıyordu sinema bana. Sonra perdedeki başarısı oranında geri dönüşleri oluyordu emeğinin. Hem maddi, hem manevi geri dönüşlerdi bunlar. Kazancı bir yana filmin beğenilmesi, bu beğeninin çeşitli iletişim araçlarıyla duyurulması; senin bu başarı nedeniyle tanınır, bilinir, sevilir, sayılır olman az şey mi? Ben sayısını hatırlayamayacağım kadar çok sık yaşamışımdır o mutluluğu. Bir de öncesi var; yazım, kadro kurma, çekime hazırlık. Sonra çekim. Çekim başlı başına bir macera. Vee, bana göre en zevk aldığım evre; kurgu! Yönetmenle kurgucu, kurgu masasının başında bir araya gelirler. Yönetmen oradan “Kes, şuraya yapıştır, olmadı üç kare ekle, 5 kare çıkar” gibi komutlarla filme yön verirken saatler, günler, geceler geçer, kurgu tamamlanır. Film için her şey mükemmel olsa da kurgu başarılı değilse o film beklenen başarıyı getirmez. Uzun sürdüğünden başkaları için can sıkıcı olsa da benim için muhteşem bir keyif ortamıdır kurgu.”   SENE 1977 Tarık Akan ve Gülşen Bubikoğlu ile ‘Bizim Kız’ TÜRK FİLMLERİ  GEÇMİŞE TANIK Yeşilçam filmleri Türk toplumunu nasıl etkiledi? Diyor ki: "Yeşilçam filmleri dönemin yaşam tarzını, sosyal ilişkilerini, aile yapısını, yaşam biçimini sergileyen filmlerdi. ‘Fakir kız, zengin oğlan’ ya da “Amca size baba diyebilir miyim” ifadeleri bugün tebessüm yaratıyor insanlarda ama bunu filmin çekildiği ve vizyona girdiği yıllarda hiçbir seyirci yadırgamıyordu. Aksine etkileniyordu. Bugünün kuşakları geçmişi geri getiremeyeceklerine göre o günleri ancak bu filmlerin tanıklığı ile görecek, anlayacak ve değerlendirecektir. Bu büyük bir imkândır onlar için..."   SENE 1950’ler Lise yılları “KÜLT FİLMİM YOK” Dünden bugüne Türk izleyicisi nasıl evrildi? Türker Bey diyor ki: “Ben sinemaya başladığımda dansözlerin, mezarlıkların, camilerin çoğunlukta olduğu filmler çekiliyordu. Daha sonra Türk sinemasında parlayan bir Ömer Lütfi Akad, Osman Seden, Memduh Ün, Atıf Yılmaz filmleriyle başka bir havaya büründü sinema. Benimkiler arasında kült olarak tanımlanacak filme rastlamak pek mümkün olmaz; ister dram olsun ister komedi, ister macera olsun ister müzikal kült değildir. Çünkü seyirci, çektiğim o filmlerde her zaman kendini bulur. Acısını, sevincini, öfkesini, isyanını perdede canlandıranla eşleştirir; onu benimser.”   SENE 1980’ler Gırgıriye YONCALARI JÖNLERİ O KEŞFETTİ Türk sinemasının jönleri Ayhan Işık, Göksel Arsoy, Cüneyt Arkın, Kartal Tibet... Kadınlarda Filiz Akın, Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik… İyi oyuncu nasıl keşfedilir? Yanıtı: “Sinemada belirli bir süre çalışmışsan, filmler yönettiysen, birinin yeteneğini hemen anlarsın. Herkesin kendine göre özellikleri vardır ve o özellikleriyle öne çıkmıştır.  Sonra biri çıkar. Öyle bir sergiler ki oyununu; vurur geçer… Türkan Şoray mesela. Sonra Cüneyt Arkın.  Baştan sona özel insanlar onlar.” MUTLU SON İÇİN… İnanoğlu, 1964 yılında Filiz Akın’la evlendi. Çiftin, ileride çocuk yıldız olarak ‘Yumurcak’ filmleriyle ünlenecek İlker adlı bir oğulları oldu. 1975 yılında ise halen evli olduğu Gülşen Bubikoğlu ile yaşamını birleştirdi. Bu evlilikten de kızları Zeynep dünyaya geldi. Peki uzun evliliğin sırrı nedir? “Aynı sektörün çalışanlarıyız. İşin stresini ikimiz de yaşıyoruz. Yani gerginliklerimizi birbirimize anlatmamıza gerek kalmıyor. Şartlar ve zorluklar taraflarca bilinince anlaşmazlık nedenleri de azalıyor. Genç çiftler bizim sektörün renkli dünyasıyla baş etmeyi bilsinler. Sabırlı ve anlayışlı olmaya çalışsınlar.”   SENE 2000’ler Türker İnanoğlu ve eşi Gülşen Bubikoğlu Kaynak: Hürriyet / Kelebek  
Başına yediği tekme futbol hayatını bitirdi, dağın başına reflektör taşıyarak başladı, Okulu bırakıp Yeşilçam’ın efsanesi oldu Türker İnanoğlu hayatını kaybetti.

 

Bugüne kadar 60’dan fazla filmin yönetmenliğini, sahibi olduğu Erler Film ile de yüzlerce unutulmaz filmin yapımcılığını üstlenen 'Bay Sinema' lakaplı Türker İnanoğlu tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, İnanoğlu'nun geçirdiği ani rahatsızlık sonucu hayatını kaybettiğini açıklayarak "Yakınlarına başsağlığı diliyorum. Sevenleri olarak acımız büyük." açıklamasını yaptı...

 

İnanoğlu'nun vefatının ardından ünlü isimler sosyal medya hesaplarından taziye mesajları yayınladı...

 

TÜRKAN ŞORAY:
En yakın dostum, arkadaşım Türker İnanoğlu’nu kaybettik.
Yokluğunu şimdiden hissetmeye başladım..
Sinema kariyerimi başlatan, hayatımda özel bir yeri olan, değerli setdaşımın kaybından dolayı çok ama çok üzgünüm..
Türk sinemasına kendini adamış, yaptığı katkılarla, verdiği emeklerle yapıtlarıyla ve filmleriyle sonsuza kadar yaşayacak unutulmayacak.
Tüm sinema camiasının, hepimizin başı sağolsun.

 

ALİ SUNAL:
Hoşçakal Türker abi. Küçük bir çocukken benimle arkadaşlık yaptığını, Zeynep ile oynayalım diye beni evden alıp kendi evinizde yatılı ağırlamanızı ve uyuyana kadar korktuğum için başımda bekleyip bana masal anlatmanı asla unutmayacağım…

HÜLYA KOÇYİĞİT
Ah Türker ah… Canım dostum, canım arkadaşım… Gerçek bir sinema emekçisini, Türker İnanoğlu’nu az önce kaybetmişiz… Çok derin bir üzüntü içindeyim.
Güle güle ‘Bay Sinema’…. Türk sinemasının temel taşlarından, varlığıyla hep güven veren , huzur veren, mutluluk veren gerçek bir dosttun sen.
Türk sineması; ömrünü sinemaya adamış, gece gündüz sadece sinema için yaşayan, sinemaya adeta oyuncu fabrikatörü olmuş önemli bir ismi kaybetti bugün….
Ah Türker, geride muhteşem bir dostluk bıraktın öncelikle benim için. Açtığın sinema salonları, ülkemize kazandırdığın video, kurduğun stüdyolar, Erler Film, Türvak, Tim Show Center, Karabük Üniversitesi Türker İnanoğlu İletişim Fakültesi ve daha nicesi… Ne kadar önemli izler bıraktın gönlünü bu sektöre vermiş insanlara…
Türker İnanoğlu’na Allahtan rahmet, tüm sevenlerine sabır diliyorum. Biricik evlatları sevgili İlker ve sevgili Zeynep size sıkı sıkıya sarılıyorum. Türk sinemasının başı sağ olsun.

EROL EVGİN

Türk sinema ve televizyon dünyamızın duayeni, değerli dostum Türker İnanoğlu’nu kaybettik. Yapımcı, yönetmen, senarist olarak ömrünü sanata adamış Türker İnanoğlu’na Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine sabır ve başsağlığı dilerim. Mekanı cennet olsun.

SETLERDE GEÇEN BİR ÖMÜR...
Türker İnanoğlu, 1936 senesinde Safranbolu’da Nazmiye Hanım ile tıp doktoru Hakkı Nevin Bey’in ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Onu ikiz kardeşleri Sezer ile Berker izledi. İnanoğlu ailesi Sezer’i ne yazık ki üç aylıkken kaybettiler. Çocukluğu ve ilk gençliği İstanbul-Safranbolu arasında mekik dokuyarak geçiren İnanoğlu, Hürriyet Gazetesi'nden Zeynep Bilgehan'a tedavi gördüğü hastane odasında röportaj vermişti.

İnanoğlu kendi hikâyesini şöyle anlatıyordu. 

““İkinci Dünya Savaşı yılları... Türkiye savaşa girmemişti ama savaşan ülkelerin kıyısındaydı. Öyle ki zaman zaman Alman uçakları semalarımızda uçar, İstanbul’u bombalar diye herkes endişelenirmiş. Özellikle de geceleri… Tüm İstanbul’da uçaklardan korunmak için karartma uygulanırmış. Babam tıp doktoruydu. İstanbul’da muayenehanesi vardı. Bizi güvende olmamız için Safranbolu’ya göndermiş. O hastalarını bırakamadığı için İstanbul’da kalmış. Biz bir süre Safranbolu’da kaldıktan sonra döndük; sahibi olduğumuz Kanlıca’daki yalımızda yaşamaya başladık. 88 yıllık ömrüm işte bu yalıda geçti.”

İLK FAVORİ FİLMİ: RÜZGÂR GİBİ GEÇTİ

En büyük merakı futbol ve sinema. Özellikle Amerikan filmlerini izlemeyi seviyor; Rüzgâr Gibi Geçti, İhtiras Tramvayı… Bu filmin ünlü yönetmeni Elia Kazan’la yıllar sonra sette karşılaşacaktı. Futbol hayatı 19 yaşında başına yediği bir tekmeyle son buluyor. Liseden sonra şimdi Marmara Üniversitesi olan Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisi Grafik Bölümü’ne giriyor.

“Babam beni sık sık Taksim’e, İstiklal Caddesi’ndeki tiyatrolara, konserlere götürürdü. Gösterileri büyük bir zevkle izlerdim. Özellikle Ses Opereti, İstanbul Opereti binalarında sergilenen oyunlar bende unutulmaz izler bırakmıştır. Çocukluğumda da gençliğimde de güzel sanatların her dalına eğilimim vardı. Yükseköğrenim çağında en uygun seçim Tatbiki Güzel Sanatlar olacaktı”

 

SENE 1936 Annesi Nazmiye Hanım’ın kucağında

‘YOSMANIN KIZI’NA ASİSTAN OLUR

Derken bir gün… Sene 1957… İnanoğlu üniversite ikinci sınıftayken telefon çalıyor. Arayan Kanlıca’daki komşu yalının sahibi Kadri Cenani Bey… Türker Bey’den dinleyelim:

“Kadri Bey zaman zaman oturduğu yalıyı çekim için filmcilere tahsis ediyordu. Yine böyle bir ekiple randevusu vardı ama yetişemeyeceğini, benden kendileriyle ilgilenmemi rica etti. Gelenler Ozon Film’in sahibi Necil Ozon ve yönetmen Nişan Hançer’di. Bizim bahçede ağırladım. Laf lafı açarken bana bir teklifte bulundular; Nişan Hançer, Halk Film’in sahibi Fuat Rutkay’a ‘Yosmanın Kızı’ adıyla bir film çekiyormuş. Ona asistan olmak ister miydim? Aklım yatar gibi oldu…”

SENE 1920’ler Babası tıp doktoru Hakkı Nevin Bey

YEŞİLÇAM’A İLK ADIM

İnanoğlu, ertesi pazartesi günü Halk Film’in meşhur Yeşilçam Sokak’taki ofisine gitti. Hemen o gün işe başladı. Filmin çekildiği Yakacık’ın Soğanlı Köyü’ne gittiler. İlk iş; dağın başına reflektör taşıma! Türker Bey devamını şöyle anlatıyor:

“Reflektörleri oradan oraya taşıyıp durunca ‘Ulan asistanlık bu muymuş? Hamallığa mı geldim ben buraya?’ diye söylendim. Çok geçmedi sahne sırasını belirten klaketi de bana tutturmaya başladılar. Devamlılığı da bana yüklediler; sahneler değiştikçe bir önceki hareket nasıldı, kimin üstünde ne kıyafet vardı;  bunları not alıyordum. Sevmiştim bu işi… Film sette çekiliyordu ama kurgu masasında şekilleniyordu. Sinema ağır basınca okulu yolun yarısındayken bırakmak zorunda kaldım...”

 

SENE 1957

YUMURCAK, KARA MURAT, GIRGIRİYE…

İnanoğlu hızla asistanlıktan yönetmen yardımcılığına, oradan da yönetmenliğe yükseldi… Yönettiği ilk film ‘Senden Ayrı Yaşayamam’ oldu. Yeşilçam’da çeşitli yapımcılara on film çektikten sonra 1960’ta kendi şirketini kurdu: Erler Film. İlk filmi gençliğinde sevdiği Amerikan filmlerinden uyarlama ‘İçimizden Biri’ oldu. Oyuncuları Orhan Boran ve Turan Seyfioğlu’ydu. Onu Kalp Yarası ve Hancı izledi. ‘Hancı’, gişede büyük sükse yaptı, şöhreti yurtdışına taştı. İnanoğlu daha sonra Ayhan Işık, Göksel Arsoy, Filiz Akın, Muhterem Nur, Fatma Girik gibi dönemin en parlak yıldızlarını bünyesine kattı. O günlerden bugüne 200’ün üzerinde siyah-beyaz ve renkli film çekti. Bunların arasında Yumurcak Serisi, Bitirim Kardeşler, Kara Murat serisi, Gırgıriye gibi Türk sinemasının en unutulmaz eserleri var.  

 

SENE 1970’ler Kara Murat serisi Cüneyt Arkın ve Hale Soygazi

KES, YAPIŞTIR EKLE, ÇIKAR

Sinemanın en çok nesini sevdi? Şöyle yanıtlıyor:

“Her şeyden önce yoktan var ettiğin bir sanat eserini gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşatıyordu sinema bana. Sonra perdedeki başarısı oranında geri dönüşleri oluyordu emeğinin. Hem maddi, hem manevi geri dönüşlerdi bunlar. Kazancı bir yana filmin beğenilmesi, bu beğeninin çeşitli iletişim araçlarıyla duyurulması; senin bu başarı nedeniyle tanınır, bilinir, sevilir, sayılır olman az şey mi? Ben sayısını hatırlayamayacağım kadar çok sık yaşamışımdır o mutluluğu. Bir de öncesi var; yazım, kadro kurma, çekime hazırlık. Sonra çekim. Çekim başlı başına bir macera. Vee, bana göre en zevk aldığım evre; kurgu! Yönetmenle kurgucu, kurgu masasının başında bir araya gelirler. Yönetmen oradan “Kes, şuraya yapıştır, olmadı üç kare ekle, 5 kare çıkar” gibi komutlarla filme yön verirken saatler, günler, geceler geçer, kurgu tamamlanır. Film için her şey mükemmel olsa da kurgu başarılı değilse o film beklenen başarıyı getirmez. Uzun sürdüğünden başkaları için can sıkıcı olsa da benim için muhteşem bir keyif ortamıdır kurgu.”

 

SENE 1977 Tarık Akan ve Gülşen Bubikoğlu ile ‘Bizim Kız’

TÜRK FİLMLERİ  GEÇMİŞE TANIK

Yeşilçam filmleri Türk toplumunu nasıl etkiledi? Diyor ki:

"Yeşilçam filmleri dönemin yaşam tarzını, sosyal ilişkilerini, aile yapısını, yaşam biçimini sergileyen filmlerdi. ‘Fakir kız, zengin oğlan’ ya da “Amca size baba diyebilir miyim” ifadeleri bugün tebessüm yaratıyor insanlarda ama bunu filmin çekildiği ve vizyona girdiği yıllarda hiçbir seyirci yadırgamıyordu. Aksine etkileniyordu. Bugünün kuşakları geçmişi geri getiremeyeceklerine göre o günleri ancak bu filmlerin tanıklığı ile görecek, anlayacak ve değerlendirecektir. Bu büyük bir imkândır onlar için..."

 

SENE 1950’ler Lise yılları

“KÜLT FİLMİM YOK”

Dünden bugüne Türk izleyicisi nasıl evrildi? Türker Bey diyor ki:

“Ben sinemaya başladığımda dansözlerin, mezarlıkların, camilerin çoğunlukta olduğu filmler çekiliyordu. Daha sonra Türk sinemasında parlayan bir Ömer Lütfi Akad, Osman Seden, Memduh Ün, Atıf Yılmaz filmleriyle başka bir havaya büründü sinema. Benimkiler arasında kült olarak tanımlanacak filme rastlamak pek mümkün olmaz; ister dram olsun ister komedi, ister macera olsun ister müzikal kült değildir. Çünkü seyirci, çektiğim o filmlerde her zaman kendini bulur. Acısını, sevincini, öfkesini, isyanını perdede canlandıranla eşleştirir; onu benimser.”

 

SENE 1980’ler Gırgıriye

YONCALARI JÖNLERİ O KEŞFETTİ

Türk sinemasının jönleri Ayhan Işık, Göksel Arsoy, Cüneyt Arkın, Kartal Tibet... Kadınlarda Filiz Akın, Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik… İyi oyuncu nasıl keşfedilir?

Yanıtı:

“Sinemada belirli bir süre çalışmışsan, filmler yönettiysen, birinin yeteneğini hemen anlarsın. Herkesin kendine göre özellikleri vardır ve o özellikleriyle öne çıkmıştır.  Sonra biri çıkar. Öyle bir sergiler ki oyununu; vurur geçer… Türkan Şoray mesela. Sonra Cüneyt Arkın.  Baştan sona özel insanlar onlar.”

MUTLU SON İÇİN…

İnanoğlu, 1964 yılında Filiz Akın’la evlendi. Çiftin, ileride çocuk yıldız olarak ‘Yumurcak’ filmleriyle ünlenecek İlker adlı bir oğulları oldu. 1975 yılında ise halen evli olduğu Gülşen Bubikoğlu ile yaşamını birleştirdi. Bu evlilikten de kızları Zeynep dünyaya geldi. Peki uzun evliliğin sırrı nedir?

“Aynı sektörün çalışanlarıyız. İşin stresini ikimiz de yaşıyoruz. Yani gerginliklerimizi birbirimize anlatmamıza gerek kalmıyor. Şartlar ve zorluklar taraflarca bilinince anlaşmazlık nedenleri de azalıyor. Genç çiftler bizim sektörün renkli dünyasıyla baş etmeyi bilsinler. Sabırlı ve anlayışlı olmaya çalışsınlar.”

 

SENE 2000’ler Türker İnanoğlu ve eşi Gülşen Bubikoğlu

Kaynak: Hürriyet / Kelebek

 

İstanbul HABERİ

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve dizifilmdergisiturkiye.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.